top of page

AN OPEN DOOR / AÇIK BİR KAPI


EN

A door is not only a physical boundary, but also a transitional threshold that connects the inside and the outside. This function has shaped the symbolic portrayal of doors across many forms of art. In art history, the door holds a significant place both as a physical object and a metaphorical concept. In many cultures, doors are of great importance in religious and spiritual rituals. Sometimes, a door represents the boundary of a physical space; at other times, it symbolizes the threshold of spiritual awakening. As a conceptual tool for transition, doors contain infinite possibilities — they mark the beginning or the end of a path shaped by the choices made. A door stands at the intersection of dualities: inside and outside, private and public, openness and closure, reality and imagination. In this context, an open door signifies the flow of life, with a movement inherent in its dual nature that goes beyond physical boundaries and carries psychological meaning. An Open Door exhibition seeks to explore the layered nature of the door image within the context of time and space. An open door creates a space of freedom that symbolizes the invitation into intimacy, while carrying the fear of the unknown. In this sense, the exhibition invites the viewer to experience spatial interpretations that embody psychologically challenging elements, and to engage with the dynamic relationship between interior and exterior. Since the artworks included in the exhibition are selected from the artists’ existing bodies of work, the exhibition concept was shaped through the dialogues formed between the works and their placement in the space. Some pieces were chosen in alignment with the exhibition’s core theme, while others found their place as new ideas emerged during the curatorial process. Thus, the curatorial framework evolved into its final form through the organically developing interactions between the artworks.

Throughout this process, the exhibition was divided into two parts. The first section features works by Baki Bodur that wander the boundary between dream and reality, alongside works by Erol Eskici and Ekin Kano, which symbolize the dynamics of interior and exterior spaces. The second section transitions into the notion of intimacy, represented by İlkem Karakaş’s works that reflect inner journeys and life cycles. In this section, the white plastic chairs in Tutku Bulutbeyaz’s piece Room carry a sense of privacy into the interior space. This concept is revisited in the works of Can İncekara, Cem Yünür, Vildan Hoşbak, Tao Ulusoy, and Cenkhan Aksoy — where intimacy within the home is explored through objects and atmospheres imprinted in memory.

The artworks in the exhibition examine the door as a physical object in relation to space, while also reinterpreting the familiar associations of the past through a contemporary lens.

 
TR

Kapı, fiziksel bir sınır olduğu kadar, içeriyi ve dışarıyı birleştiren bir geçiş noktasıdır. Bu işlev, birçok sanat formunda kapının simgesel tasvirini şekillendirmiştir. Sanat tarihinde kapı, hem fiziksel bir nesne hem de metaforik bir kavram olarak önemli bir yer tutar. Birçok kültürde kapılar, dini ve spiritüel ritüeller için büyük bir öneme sahiptir. Kapı, bazen fiziksel bir alanın sınırını, bazen de bir ruhsal uyanışın eşiğini simgeler. Kavramsal bir geçiş aracı olarak sonsuz olasılıkları barındıran kapılar, yapılan seçimler sonucunda gidilen yerin başlangıç veya bitiş noktasıdır. Kapı içerisi ile dışarısı, özel ile kamusal, açıklık ile kapalılık, gerçek ile hayal gibi ikiliklerin kesişimidir. Bu bağlamda açık bir kapı, fiziksel sınırların ötesinde psikolojik anlamlar taşıyan, dualitesine içkin bir devinimle hayatın akışını simgeler. Açık Bir Kapı sergisi, kapı imgesinin çok katmanlı doğasını zaman ve mekân bağlamında araştırmayı amaçlıyor. Açık bir kapı; mahremiyetin başlangıcını simgeleyen bir davet olarak, bilinmezin korkusunu taşıyan bir özgürlük alanı yaratır. Bu bağlamda, sergi izleyiciyi psikolojik olarak zorlayıcı unsurları içinde barındıran mekânsal yorumlamaları ve iç-dış ilişkisinin dinamiklerini deneyimlemeye davet ediyor. Sergide yer alan yapıtlar, sanatçıların mevcut üretimlerinden oluşturulan bir seçkinin parçası oldukları için; sergi konsepti, işlerin seçim sürecinde birbirleriyle kurduğu diyalog ve mekânda konumlanışı doğrultusunda yeniden şekillendi. Bazı eserler, sergi konseptinin ana fikriyle sergiye eklenirken bazıları da sonradan ortaya çıkan fikirlerle ilişkili olarak sergide yerlerini aldı. Böylece küratoryal çerçeve, sergideki eserlerin organik bir şekilde gelişen etkileşimiyle güncellenerek son halini aldı.
 

Bu süreç içinde sergi iki bölüme ayrıldı. İlk bölüm, Baki Bodur’un hayal ve gerçeklik arasındaki sınırda gezinen işleriyle Erol Eskici ve Ekin Kano’nun içeri ve dışarıyı simgeleyen eserlerinden oluşuyor. İkinci bölüm olan mahremiyet kısmına İlkem Karakaş’ın içsel yolculuk ve yaşam döngüsünü temsil eden işleriyle geçiş yapılıyor. Bu bölümde, Tutku Bulutbeyaz’ın Oda isimli işinde yer alan beyaz plastik sandalyeler, mahremiyet hissini iç mekâna taşıyor. Bu konsept; Can İncekara, Cem Yünür, Vildan Hoşbak, Tao Ulusoy ve Cenkhan Aksoy’un çalışmalarında evin içerisindeki mahremiyet; çoğunlukla anılarda yer etmiş nesne ve atmosferler üzerinden yeniden ele alınıyor.  

 

Sergide yer alan eserler, kapıyı fiziksel bir nesne olarak sanatın mekânla kurduğu ilişkiler çerçevesinde incelerken, geçmişin tanıdık çağrışımlarını günümüz bakış açısıyla yeniden yorumluyor.
 
Küratör
Ayşegül Sarıgül

Photo Credit: Cevahir Akbaş

© 2025

  • Instagram
bottom of page