top of page

 

EN

"Human domination over nature is woven from the same fabric as human domination over humans, yet it has its own unique pattern and design. Human relations with nature are not only ethical but also political."
                                                                                                                           
Val Plumwood

At first, nature was something humans had to understand in order to sustain their existence. Through intellect, they developed techniques and technologies to cooperate with nature and survive. Over time, this cooperation turned into human hegemony, and by its very nature, humanity began to oppose nature. We have debated the destruction this has caused for years and sought ways to protect nature from ourselves.

Following the path shaped by the mechanistic worldview and the reason-nature dualism, we witness a spectacle on capitalism’s stage, where humanity assumes the role of master and owner of nature—fragmenting, reshaping, altering, destroying, and covering it up with indifference.

Humanity’s obsession with superiority and privilege reveals itself most clearly in its domination over nature, the space where it can exert the greatest freedom. Considering all living and non-living elements of nature merely as tools for its own existence, humanity becomes increasingly insatiable. Yet, perhaps recognizing the monster within that always craves more for its own survival, it begins a struggle to stop it. Resisting the devaluation of the non-human world, people initiate environmental movements. Today, however, the solution appears to lie in creating their own nature, constructing a virtual universe through technology.

While humanity believes it has claimed victory over nature, nature continues to exist on its own terms and timeline. As humans search endlessly for ways to fulfill themselves, nature simply exists as the very knowledge and path they seek. Whether we define it as the non-human world, the Earth, biological life, the visible and tangible world, or a reflection of reductionist thought, nature persists in its cycle, indifferent to what happens around it.

Sometimes we recognize nature’s act of self-realization in a small patch of greenery pushing through the cracks of concrete, glowing with the energy of life. Other times, natural disasters cause great destruction. Regardless of its intensity, nature, in its steady continuity, takes yet another step toward infinity—what we might call “persistent” in human terms. When it stands before us as an untouchable force, we come to understand that it carries on its existence entirely indifferent to humanity. This inescapable and undeniable truth turns into the helplessness of those who once believed they had conquered nature.

The group exhibition Cycle brings together works by eight artists from different disciplines. Displayed in the main exhibition space on the ground floor of Gru Art Gallery, the exhibition presents the presence of humanity—though physically absent—as an undeniable force. Within artworks that incorporate elements of both living and non-living nature, human influence and its instruments emerge before the viewer. Focusing on the impact of humanity’s desire for ownership over nature, the exhibition invites reflection on the ongoing relationship between nature and humanity, from past to present.

 
TR

“İnsanın doğa üzerindeki tahakkümü, insanın insan üzerindeki tahakkümü ile aynı kumaştan dokunmuştur ama kendine özgü bir deseni ve modeli vardır. İnsanın doğa ile ilişkileri sadece etik değil aynı zamanda politiktir.”
                                                                                                                            Val Plumwood


Başta, insanın varoluşunu devam ettirme amacıyla anlamak zorunda olduğu şeydi doğa. İnsan, aklı sayesinde geliştirdiği teknik ve teknolojilerle doğayla iş birliği içerisinde hayatını sürdürmeye başladı. Bu iş birliği zamanla insan hegemonyasına dönüştü ve kendi doğası gereği doğaya karşı çıktı insan. Uzun yıllardır  bunun yol açtığı tahribatı tartışıyor ve doğayı kendimizden korumanın yollarını araştırıyoruz.

Mekanik evren düşüncesiyle pekişen, akıl - doğa ikiliği üzerinden gidilen yolda insanın doğanın hakimi ve sahibi olma rolünde; parçalara ayırdığı, şekillendirip değiştirdiği, yok ettiği ve umarsızca üzerini örttüğü bir oyunu izliyoruz kapitalizmin sahnesinde.

İnsan ayrıcaklı ve üstün olma takıntısını, en serbest hareket edebildiği alan olan doğaya tahakkümünde ele veriyor. Doğanın parçası olan canlı ve cansız varlıkların tamamını yalnızca kendi varoluşu için bir araç olarak değerlendiren insan, gün geçtikçe doyumsuzlaşan benliğinin farkına varıyor ve belki de kendi soyunun devamı için hep daha fazlasını isteyen bu canavarı durdurmak için bir mücadeleye giriyor. İnsan dışı doğanın değersizleştirilmesine karşı çıkıyor ve çevreci hareketleri başlatıyor. Günümüzde ise kendi doğasını yaratmakta buluyor çareyi ve teknoloji sayesinde kendisine sanal bir evren yaratıyor.

İnsanın doğa üzerinde zaferini ilan ettiği sanısı karşısında kendi halinde ve kendi zamanı içerisinde varlığını gerçekleştiriyor doğa. İnsan kendini gerçekleştirmek için bir yol arayıp dururken, doğa zaten bu bilgi ve yolun kendisi olarak varoluyor. Doğa diye adlandırılan insan dışı evren, yeryüzü, biyolojik yaşam, görünen ve hissedilen dünya ya da indirgemeci tutumun yansıması olarak ortaya çıkan tanım her neyse; yaşam döngüsüne, etrafında olup bitene aldırmadan devam ediyor.

Bazen beton yığınlarının arasından bir yol bulup çıkan, canlılığın bütün enerjisiyle ışıldayan bir yeşil,  bazen de büyük yıkıma yol açan doğal felaketlerle farkediyoruz doğanın kendini gerçekleştirme halini. Şiddeti ne olursa olsun, o aheste sürekliliğinde, sonsuzluğa -insan davranışı üzerinden tanımlarsak- ‘ısrarcı’ sayılabilecek bir adım daha atıyor. Müdahale edilemeyen bir alan olarak karşımıza dikildiğinde, insan varlığına kayıtsız bir varoluş sürdürdüğünü idrak ediyoruz.  İşte kaçılamaz ve reddedilemez olan bu gerçeklik, doğayı yendiğine emin olan insanın çaresizliğine dönüşüyor.

Döngü isimli grup sergisi farklı disiplinlerden gelen 8 sanatçının işlerinden oluşuyor. Sergi Gru Sanat Galerisi’nin giriş katındaki ana sergi mekanında izleyiciyle buluşuyor. İçinde hiç yer almadığı halde varlığını bir an bile unutturmayan insan, canlı ve cansız doğanın unsurlarını içeren eserlerde bazen etkileriyle, bazen de araçlarıyla izleyicinin karşısına çıkıyor. İnsanın sahip olma arzusunun doğa üzerindeki etkilerine odaklanan sergi, doğa- insan ilişkisinin geçmişten bugüne nasıl sürdüğünü tekrar düşündürüyor.

CYCLE / DÖNGÜ

Photo Credit: Sefa Erdoğan

© 2025

  • Instagram
bottom of page